Uzun bir ayrılıktan sonra nihayet evimizdeyiz. Özlemişiz evimizi:)
Umut eve girer girmez evde iki tur attı "evim evim güzel evim" diye:) Elif de oyuncaklarının başına geçti hemen.
Ailecek geçirdiğimiz bir haftalık Antalya-Kumluca tatilinden sonra Bülent bizi Aydın'a annemlere bırakıp İstanbul'a işinin başına geri döndü.
Tahminimizin tersine Umut otelde çok sıkıldı, geçirdiğimiz bir hafta boyunca sürekli somurttu. Neredeyse hiçbirşeyi beğenmeyip yemeğince zayıf olan vücudu iyice takatsiz kaldı.Biz vermemiz gereken kilolarımıza kilo katarken bizim sıska Umut da 25 kilolara kadar düştü:(( ve Aydın'a giderken yolda iyice fenaşatı. Önce istifra etti sonra ishal başladı. Aydın'a varır varmaz Elif'i annemlere bırakıp vakit kaybetmeden Umut'u hastaneye götürdük. Hemen serum takıldı, geceyi hastanede geçirdik.
Saat gecenin bilmem kaçı, oğlum baygın vaziyette hastanede, Bülent saatlerce direksiyon sallamış yol yorgunu+Umut'un durumundan dolayı gergin, Elif benden ayrı...
Elif'i sormak için evi aradığımda, annemin gecenin köründe çaresizlikten Elif'i pusetiyle mahallede dolaştırarak sakinleştirmeye çalıştığını öğreniyorum..
Ne berbat bir geceydi ama.
Elif açlıktan iyice hırçınlaşınca ve uyumamakta ısrar edince ablam ve annem Elif'i arabayla hastanenin yakınına getirmek zorunda kaldılar, hastane ortamı uygun olmadığı için dışarıda buluşup kuzucuğun karnını o şekilde doyurdum, daha doğrusu el birliğiyle doyurduk.
Ablamın da arabasını cenaze arabalarının arasına parketmesi ve Elif'i orada emzirmek zorunda kalmam da gecenin kasvetine kasvet katan unsurlardandı:)Bunu da yazmadan geçemiyeceğim.
****************************************
*Daha önce video çekmez duruma gelen fotoğraf makinamız fotoğraf da çekmez olduğu için ne yazık ki Elif'in yeni fotoğrafı da yok. Dayımın oğlunun düğünü münasebeti ile bütün akrabalar Aydın'da bir aradaydık. "Fotoğraf makinam da tam bozulacak zamanı buldu" diye çok hayıflandım:(
*Elif Aydın'da önce kalabalıktan ve fazla ilgiden rahatsız oldu ama daha sonra ilgi odağı olmak pek bi hoşuna gitti. Uyutma görevi anneme aitti. Babam da günde birkaç defa dışarı çıkarıp gezdiriyordu. Yemek saatinde de Elif'i alt kattaki teyzemlere bırakıyordum rahat rahat yemek yiyebilmek için. Burada çok zorlanacağım:(
*Aydın'da yürümeye de başladı Elif. Hatta koşmaya!:) Benim işim de daha bi ağırlaştı:(
Umut 10,5 aylıkken babamlar ziyaretimize geldiğinde yürümeye başlamıştı Umut. Elif de 11 aylıkken biz Aydın'a gittiğimizde. Babama göre çocuklar dedelerini görünce yürümeye başlıyormuş. Yürümeleri için dedelerini görmeleri yeterli oluyormuş:)
*Henüz kilosuna yansımasa da Aydın'da istahı da açıldı, fena yemiyor maşallah. İnşallah burada da böyle devam eder.
*********************************************
Dün eve dönmek üzere İzmir'den uçağa bindim çocuklarla. Uçağa binmeden Elif Hanım'ın altı değişti, karnı doyuruldu, uykusu aldırıldı, ağlama ihtimaline karşı sevdiği bütün oyuncaklar tek tek çantaya koyuldu,..
Ama bütün bu ön hazırlığa rağmen uçağa biner binmez sıkıntı bastı bizim kızı. Kemer de bağlanınca daha bi hırçınlaştı. Umutla, susması için yapmadığımız numara kalmadı ama ne yapsak nafile..Çok geçmeden arkadan bir kadın sanki cinnet geçirmiş gibi başladı bağırmaya. Ne derdi var diye anlamak için kulak kabartsam da Elif kulağımın dibinde ağladığı için pek bir şey duyamadım. Umut da tamamen Elif'i susturmaya odaklandığı için duyamamış.
Sadece hostesi çağırdığını ve "bu ne terbiyesizlik", "mecbur değiliz" "çocuk terbiye etmekten haberleri yok" vs türünden " birkaç cümle duydum. Önce, acaba çocuğun ağlamasından mı rahatsız oldu diye aklımdan geçirdiysem de sonra onun sesine başka erkek ve kadın sesleri de eklenince sanırım birbirleriyle tartışıyorlar bizimle alakası yok diye düşünüp kendimi rahatlatmaya çalıştım. Bir yandan da bütün bakışların üzerime çevrilmesinden işkillendim...
Dakikalar geçti öfkeli bağırışlarmaların arkası kesilmedi. Elif sakinleşince dayanamayıp hostese sordum "arkadakilerin derdi neydi?" diye. O zaman anladım bütün o ağır sözlerin bizim için sarfedildiğini. Meğer kadını biz çıldırtmışız:)Yanımda oturan adam "takmayın kafanızı yorgun bir gün geçirmişler anlaşılan" diye beni rahatlatmaya çalışsa da sinirlerim çok bozuldu. Sanki ben keyif alıyorum çocuğumun ağlamasından, insanları rahatsız etmek de en büyük zevklerim arasında!!
45 dk. lık yolculuğun ilk 5 dk. sı ağlamıştır Elif. Maksimum o kadardır, daha fazla değil!
Uzun bir yolculuk olur(topu topu 45 dk. sürekli ağlasa bile ne olur), uzun süre ağlar, gece yolculuğu olur, ya da aklı eren bir çocuk olur da ağlar, anlarım.
İnsanlar ne kadar tahammülsüz, ne kadar anlayışsız ne kadar nezaketten uzak. Allah ıslah etsin böylelerini.
Sui zanda bulunmak istemesem de, bu rezil etme çabasında başörtülü olmamın payı olabilir mi diye aklımdan geçmiyor da değil! Son zamanlarda yaşadığım ve şahit olduğum olaylar düşündürttü bana bu ihtimali. Yoksa havadan nem kapan biri olduğumu sanmıyorum.
Sonuçta her ne sebepten olursa olsun çok çirkin ve saygısızcaydı yapılan..
Dünden beri uçakta yaşadıklarım aklıma geldikçe sinir oluyorum. Böyle saçma sapan insanları bu kadar umursadığım için en çok da kendime de sinir oluyorum.
Not:Kuzunun geldiğimizden beri ateşi var. Ağlaması sebepsiz değilmiş!!:(